• 60'larda sahnelerde firtinalar koparan sarisin assolistimiz. sahneye at uzerinde cikarak epeyce ses getirmis. bagdat yolu plagiyla buyuk basari kazanmis olup 30 sene sonra dahi bu sarkiyla hatirlanmistir. 90'li yillarin sonunda kanser yuzunden aramizdan ayrildi. bir kac defa perihan abla dizisinde de gozukmustu.
  • (bkz: #16398274)
  • "yeniliklerin assolisti sevim tuna; sahnelerin 'cesur kadını', türk sanat müziği'nin 'güçlü sesi' 65 yaşında 'hayata elveda' dedi.

    saçları kemoterapi yüzünden dökülmüştü.. peruk takarak eski güzel günlerinin özlemini yaşıyordu.. bir yıldır yakalandığı akciğer kanserinin pençesinde yaşam mücadelesi veriyordu. yaşama sevincini hiç kaybetmediğini yüzündeki gülücüklerle insanlara anlatmaya çalışan sevim tuna (65), önceki gün aramızdan ayrıldı.

    40 yılı aşkın bir süre türk sanat müziği'ne hizmet veren tuna, 'daha yapacağım çok iş var' diyerek umudunu hep canlı tuttuğunu söylüyordu. ancak ani ölümü sözünü tutmasına engel oldu ve sevenlerini yasa boğdu.

    hızlı yaşantı sevmezdi. makyajına özen gösterirdi. ünlü vamp aktristi mea west'e benzetiliyordu. soyunup poz veren tek assolistti. hatta 1967'de 'türkiye'de bir tek bende uçsuz sütyen var' diyerek dekolte pozlar vermişti. 'bağdat yolunda' adlı şarkıyla istanbul'da hükümranlığını ilan etmişti. eskiden 'sahnelerin en cesur kadını kim?' diye sorsalar şüphesiz herkes onu gösterirdi.

    oysa o, gece evinden bile dışarı çıkmayan, hızlı yaşantıdan hiç hoşlanmayan, bolbol kitap okuyan, porselen koleksiyonu yapan bir sanatçıydı. bir tek tanıyanlar biliyordu ki, harbi olduğu kadar, çocuk da olabilen, alçakgönüllü bir güzeldi o.

    4 mart 1999'da türk kalp vakfı'nın levent kırca - oya başar tiyatrosu'nda düzenlediği sevim tuna'ya vefa gecesi'ne çok sayıda sanatçı katıldı. tuna, gecede '40 yılımı verdiğim sanat hayatıma böylesine muhteşem bir şekilde veda ettiğim için kendimi şanslı görüyorum' diyerek gözyaşı döktü.

    elde edilen 10 milyar gelirle sanatçı amerika'da tedavisine devam etmek istiyordu. ancak bu isteği gerçekleşmedi. mal varlığını kızı filiz ve torunana bırakan, türk sanat müziği'nde bir döneme damgasını vurmuş olan sanatçı, 7 temmuz'da zincirlikuyu mezarlığı'nda toprağa verilecek.

    sevim tuna 1934'te izmir'de dünyaya geldi. 60'larda hem sesi hem de fiziğiyle türkiye'nin önemli sanatçıları arasına girdi. mustafa tuna ile olan ilk evliliğinden canan ve filiz adında iki kızı olan sanatçı, sami güçlüer ve halit pekpak'la nikah masasına oturdu. son eşinden birkaç yıl önce ayrılan tuna, 'kocamdan ayıramazsın', 'yaratılan kadın' ve 'ana kalbi' adında üç film çevirdi."

    -5 temmuz 1999 tarihli milliyet gazetesi'nden alıntıdır-
  • yeniliklerin assolisti demişken, dergilere çıplak poz veren tek türk sanat müziği şarkıcısı olsa gerek...4 numaralı entarideki misal sevimli nine olarak geçmişi örtbas edilerek sunulan popüler sanat kadınlarının neredeyse tamamı bu yollardan geçiyor.
    http://s3.amazonaws.com/…tckzc2fkevzgt3idcu1s0yoqi=
  • 1934'te izmir'de dogdu. 1956'da ankara'da sahneye çıktı. 60-70'li yıllarda hem sesi, hem de fiziğiyle türkiye'nin en ünlü şarkıcıları arasına girdi. kabarık sarı saçları ve iri göğüsleriyle "dolly parton" olarak da anıldı.

    akşam gazetesi'nden vehbi dinçcan'a verdiği röportajdan:

    "1956 senesinde ilk konserimi ankara'da verdim ve cok buyuk ilgiyle karsilandim. muzige gec baslamamin nedeni ailemin bu isi kabul etmemesiydi. 15 yasinda evlenip, 16 yasinda anne oldum ve evlendikten sonra muzik hayatim basladi. 1962 senesinde zeki muren'in alt kadrosunda maksim gazinosu'nda sahneye cikmaya basladim. 1966 yilinda 'bağdat yolu' parcasini ilk kez ben seslendirdim.

    istanbul'da lunapark gazinosu'nda sahne almaya basladim ve solist oldum. turkiye'de calismadigim gazino ve solist kalmadi. 85'de gazinoyu biraktim. istedigim sekilde gazino kalmadi, sanatcilar degisti, gazinocular, muzik kulturu degisti. eskilerden bugune hersey degisti. parcalardaki duygular degisti, eskiden her sey daha guzeldi. dinleyiciler de daha iyiydi, iyiyi de kotuyu de anliyorlardi. dinleyicide saygiliydi biz de seyirciye cok saygiliydik. ama 80'li yillarda durum degisti. ben on masalarda aileleri gormeden sahneye cikmazdim ama son donemlerde tek basina gelen bazi mafya tipli, elinde tesbih olan adamlarin varligi beni rahatsiz ediyordu. yasadigim bir olay beni cok uzmustu. sahnedeyken su anda taninmis isimlerden biri olan bir bey beni yanina cagirdi ve gittim. bana bir kursun uzatti, hayatimda ilk kez bir kursun gordum. aldim ve ne yapacagimi sasirarak koynuma koydum. meger benden 'kursun ata ata biter' sarkisini istiyormus. anladim ki sahneler artik bana gore degil ve gazino olayi benim icin bitti. ne ben gazinoyu kurtarabilirdim ne de onlar beni yasatabilirdi. ben dolu dolu yasadim her seyi. yurtdisina gidip tedavimin geri kalan bolumunu surdurecegim. bebek'teki evimi satip guney'de bahceli bir ev satin alip bundan sonraki yasamimda sessiz ve dogayla bas basa yasamak istiyorum.

    ben sahnedeyken seksi giyinen bir kadindim. sahnede oryantal sov yapardim. ama beni izlemeye gelen kadinlar kocalarindan kiskanmazlardi beni. cunku benim bakislarimda art niyet yoktu. cok kur yapan insan vardi. ankara gol gazinosu'nda sahneye cikarken ana kapidan cikamazdim, kapida arabalar beklerdi. arka kapidan kayikla karsi tarafa gecerdim.

    bizim devrimizde bir cicek, papatya, uc kurusluk cekirdek en guzel duygulardi. o zamanlar maddiyat yoktu. dunya daha guzeldi, hava guzeldi, insanlar guzeldi, ask daha guzeldi ve yasamak guzeldi. gazino olaylarinin ilk yillarinda da bu guzellikler devam ediyordu. ama daha sonra bana kutularla pirlanta yuzukler gelirdi ama kabul etmezdim. mucevherler gelmeye basladiktan sonra olaylar da sapitti. insanlar daha cok sey bekler oldular. paketiyle son model mercedes geldi. benimle basladi sanatciya hediye donemi.

    eskiden televizyonlar ve kasetler yoktu. insanlar kucuk seylerle mutlu oluyordu. her sey maddiyat oldu, duygular bitti. o yuzden eskisi gibi guzel beste de yapilmiyor. cikip insanlar anlamsiz parcalari soyluyorlar. eskiden arabesk deyip gectigimiz parcalar simdiki parcalarin yaninda pirlanta kaldi. neremi neremi diye parcalar yapiliyor."
  • sarı ve kabarık saç. en abartılısından hem de.
  • gençliğinde, gazino programı için ilk kez ankara'ya geldiğinde yolu bentderesi'ne "düşen" türk sanat müziği solisti. arda uskan'dan okuyalım:

    --- spoiler ---

    madem bu gün pazar, sululuğa devam... bentderesi ile ilgili bir hikaye de rahmetli sevim tuna'dan; sanatçımızın da bir zamanlar yolu buraya düşmüş. yanlış anlamayın tesadüfen. ama bakın nasıl?

    sevim hanım o zamanlar çok genç. bir gazinoda programı için ankara'ya gelmiş ilk kez. ve kadınlar matinesinde tanıştığı bazı hayranları evlerine çaya davet etmişler. yola çıkmış. bakmış adres çantasında yok.
    hatırladığı, sadece 17 no'lu apartman olduğu. bir de 'dere' lafı kalmış aklında. nasıl olsa şoför bilir diye atlamış taksiye. bundan sonrasını kendi ağzından dinliyoruz:

    "şeye gidicem, dedim, hani dereli falan bir semt var ya." şoför babacan bir adam. şöyle bir baktı aynadan gülümsedi,

    -bentderesi'ne mi?

    -evet oraya, 17 numaraya gidicem.

    şoför yine aynadan baktı:

    -yeni mi geldin sen?

    ben de gazinoyu kastediyor sandım:

    -evet bir ay oldu başlayalı.

    -daha önce neredeydin?

    -daha önce izmir'de çalışıyordum.

    biraz daha gittik, yine sordu:

    -müşteri nasıl, kalabalık oluyor mu?

    gazinodaki program tuttuğu için ben de hevesli hevesli anlattım:

    -ooo, müşteri kum gibi kaynıyor. herkes çok memnun.

    -memnun ha?

    -e tabii bütün kadro müşteriyi memnun etmek için uğraşıyoruz.

    -ben epeydir gitmedim, fiyatlar nasıl?

    -ucuz ucuz... çok ucuz.

    -sen çok kalıyor musun?

    -ben yirmi dakika kalıp, iniyorum.

    -yirmi dakika ha... epeyce. bari geleyim bu akşam.

    -aaa, gel tabii beklerim...

    şoför şaşkın, ben geveze, anlata anlata geldik. ama bir de baktım, acayip bir yerdeyiz.

    -neresi burası, dedim şoföre.

    -bentderesi, dedi.

    sonra anladım ki ben aslında bülbülderesi'ne gidecekmişim.

    --- spoiler ---

    yazının tamamı için: http://www.takvim.com.tr/…6/kaderin_cilvesine_bakin

    rahmetlinin sesi yaşlandıkça bozulmayan seslerdendi. trt radyolarından istek yapacak olursanız, 1980'lerin ortalarında seslendirmiş olduğu erdoğan berker'in "aşk bu değil mi" (ya da diğer ismiyle "yüreğim alev alev") şarkısını isteyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız.
  • sahneye çıkan ilk vokalisttir kendisi. 1965 yılında önündeki zeki mürene eşlik etmişti.
  • kendisini bu şarkıyla tanımıştım küçük bir çocukken. o kadar severdim ki bu şarkıyı, sözlerini ezbere bilir, bağ evimizdeki ağaç tepelerinden vadiye doğru bağıra çağıra içli içli söylerdim. çocuk aklı işte, ne düşünüyorsam 7, 8 yaşında bu şarkıyı bu kadar severken artık.

    http://www.kimdiki.com/…h6eiq&source=uds&autoplay=1
  • çocukluğumdan beri türk sanat müziğinin o ağır mı ağır, ağdalı mı ağdalı, kasıntı mı kasıntı (bunu da kötü anlamda söylemiyorum, bu sanatın meslek hastalığı bir nevi) assolistleri içinde en zıpır, en fingirdek ve en de seveceni/cana yakını olduğunu düşündüğüm sanatçıdır. sözleriyle vücut dilinin tam olarak örtüştüğü, davranışlarında hiç bir zaman sahtelik bulamadığım bir ses.

    sadun aksüt ile sohbeti, fellini bağlantıları, resim çalışmaları ve fazlası için -> https://youtu.be/u2lvbsrqre0

    huysuz virjin ile neşeli dakikaları için (44. dakikadan itibaren) - > https://youtu.be/4ns3zsv6vqi
hesabın var mı? giriş yap